SABAHATTİN ALİ YENİ DÜNYA
ASFALT YOL
Öğretmenin biri ücra bir köye tayin olur. Köye ulaşım çok zordur, yolları da çok bozuktur. Bu öğretmen de köye yol yapımı için ok uğraşır durur valiye kaymakama çıkar. Ama her defasında eli boş geri gelir ve üstelik bu yüzden de sevilmez hale gelir. Ta ki bu kasabaya gelen büyüklerden birinin yolunun buradan geçmesine kadar. Bu büyük adam yolda sarsılır rahat etmez ve valiye şikâyette bulunur yolun hali için. Vali derhal harekete geçer, bütün imkânları seferber eder öyle ki daha önce bu yollarla ilgili çok projelerinin olduğunu söyler derken yol yapımına başlanır ve kısa sürede de biter. Köylüler de böylece öğretmeni kahraman olarak görürler. Ancak görülür ki yoldaki asfalt kısa sürede bozulmaya başlar. Vali de bu büyük adamın tekrar buralara geldiğinde yolu bozuk olarak görmesini istemez. Bu yüzden kağnı arabalarının bu yoldan geçişini yasaklar. Bu durumda da köylüler bu yolu kullanmayı bırakıp kasabaya gitmek için tarlalardan ta dağın arka taraflarını dolaşmaları gerekmektedir ki bu da kısa olan yolu çok daha uzatmak demektir. Böylece köylüler eskisinden çok daha kötü şartlar altına girmiştir. Ve tüm bu olanların suçlusunu da öğretmen olarak görürler. Öyle ki ona saldırıp dövmek düşünceleri bile olmuştur. Ama köy muhtarı buna izin vermeyip öğretmeni uyarır, öğretmen de o köyden geri dönmemecesine gider.
HANENDE MELEK
Evli adamın biri handa şarkı söyleyen bir kadına kafayı takmıştır. Bu adam her gün evden çıkar bu kadının olduğu hana gider onu elde etmeye çalışır ama bunu başaramaz. Öyle ki karısının tüm bilezik ve altınlarını dahi alıp bu kadına verir. Kadın ise ondan iğrenir. En sonunda işler öyle bir noktaya gelir ki adam kadına kendisini zorla kabul ettirmeye çalışır. Handa kadını bu şekilde rahatsız etmekteyken etraftakilerden bir güzel dayak yer. Bu arada adamın kızı gelip babasının eve gelmesini, kendilerinin aç susuz olduklarını söyler. Kadın buna dayanamaz. Adamı evine taşıtır ve adamın karısına da kocasının kendisine vermiş olduğu altınları teslim eder.
ÇAYDANLIK
Hapiste yaşlı adamın biri hastadır. Doktor ona çay içmesini yasaklamıştır ama o doktoru dinlemez. Bu adamın durumu ağırlaşır ve günün birinde ölür. Karısı ve akrabaları toplanır. Karısı onun tüm eşyalarını toplama derdindedir. Onun kefen parasını bile vermez. Kocamı alan devlet onun ölüsünü bana parayla vermek istiyor der. Hapisteki adamlardan biri adamın kefensiz gömülmemesi için kefen parası verir.
AYRAN
Hasan evde 2 kardeşi ve annesiyle yaşayan bir çocuktur. Annesi yan köylerden temizliğe gider. Hasan ise tren istasyonunda ayran satar. Ama karınlarını zar zor doyururlar. Üstelik Hasanın da yaşı küçüktür. Hasan’ın yaşı böylece korkularla zorluklarla geçer gider. Günün birinde hava erken kararı kar kış ortasında eve dönmeye çalışır. Ama etrafta kurtlar toplanmıştır.
ISITMAK İÇİN
Adamın biri bir odada kirada kalır. Kadın adamı her türlü adamı kandırmaya çalışır. Odunlarını gaz yağlarını çalar. Öyle ki adam çamaşırlarını yıkatmak için bir kadın çağırır. Ev sahibi kadın kendi elbiselerini bedavaya yıkatmak için kendi elbiselerini de araya karıştırır. Adam ise çok iyi niyetli olduğu ve içindeki öfkeyi de dışarıya yansıtamadığı için sadece içten içe hayıflanmaktan başka bir şey yapmaz. Çamaşırcı kadın bu adamın ilgisini çekmiştir. Kadının kaldığı yeri bulup oraya gider. Ve görür ki kadın küçük bir kızıyla yaşar. Bunlar zar zor karınlarını beslerler. Üstelik de ısınma problemleri de yaşarlar. Öyle ki en sonunda adam eve gittiğinde kızın öldüğünü görür.
SELAM
Adamın biri gezmelerdeyken bir berberde tıraş olmak zorunda kalır ve orada küçük bir kızın berberden para alıp bu kızın da berberin çocuğu olmadığını anladığında bu durumu merak eder. Berberde olanları meraklı adama anlatır. Yusuf adında başka bir berber kasabaya kumpanya geldiğinde oradan bir kızla tanışır, kaynaşır ve artık çokça vakit geçirir. Bunlar sürekli birbirlerine uğrarlar. Günün birinde bu adam yine tiyatroyu izlemeye gittiğinde kıza laf atar. Ama valide oradadır ve adam dışarı atılır. O günden sonra kız bir daha adamın dükkânına uğramaz. Adam da kafayı yemek üzeredir. Üstelik de bu adamın üç çocuğu da vardır. Günün birinde bu adamın tanışıklarından biri başka yakın bir şehirde bir kadın gördüğünü ve bu kadının kendisine selam yolladığını söyler. Bunu duyan Yusuf çocuklarını dükkânını her şeyini bırakıp bu kadının peşinden gider. Ve artık bundan sonra bu adamın çocuklarına Yusuf’un meslektaşı olan bu berber bakar.
BİR MESLEĞİN BAŞLANGICI
Bir arkadaş ve onun araştırmacı bir arkadaşı geziye çıkar. Gezinin amacı bu araştırmacı arkadaş için hikâye yazı ve şiir toplamaktır. Başka hiçbir yerde şarkılar türküler ve oyunlar bulamayan bu araştırıcı Koca Recep adında biri vasıtasıyla çalgı çengi oynayan raks eden insanları bu şekilde eğlendiren kadınları toplar. Araştırıcının arkadaşı Koca Recep’i görünce ona inanamaz. Çünkü bu adamın görünüşü bu işi yapabilecek tipte değildir. Koca Recep’te hikâyesini anlatır ona. Önceleri Recep hovardadır. Eğlenceden eğlenceye koşar öyle ki bütün malını mülkünü bu yolda harcar. Bu yüzden de eğlencelere kadınları isteyen arkadaşları başlarda Recep’e en azından masrafları vermeye başlar. Derken koca Recep’e artık para verip kadın getirtmeye başlarlar. Böylece Recep yavaş yavaş bu işin erbabı olur.
BİR KONFERANS
Büyük bir şehre yakın bir köye yatılı okul yaptırılır. Açılışı için büyük adamlar oraya gelir. Bunu fırsat bilen iktisatçının biri bir konferans vermek ister. Köylüye konferans verilir. Konferans verenler gittikten sonra köy öğretmeni köylülere anlayıp anlamadıklarını sorar. Köylüler tabi ki de anlamadıklarını ama bir daha anlatmamaları için anlamadıklarını söylemediklerini söyler.
YENİ DÜNYA
Hüseyin çocuğunu toplar, eğlence düzenler. Düğün kalabalıktır. Oynaması için de Yeni Dünya adında bir kadın çağırırlar. Ama kimse Yeni Dünya’yı beğenmez, onunla da dalga geçerler. Düğünü izleyen Yakup Ağa bunu kendine yediremez. Oynaması için Deli Emine’yi çağırtır. Deli Emine gelir ortalığı bir güzel şenlendirir. Ama Yeni Dünya inada binmiştir. Öyle bir oynamaya başlar ki herkesi şaşırtır. Deli Emine’den bile daha güzel oynar. Gelin evine gidilir, bu kadınlarda götürülür. Ama Yeni Dünya hastalanır ve orada ölüverir. Cesedini bir kilime sarıp düğün konvoyuyla beraber getirilir. Ama ona hiç de önem verilmez öyle ki sardıkları kilimden kadının saçları dışarı çıkar yerlere sürte sürte yolculuk devam eder.
İKİ KADIN
Kerim ağa geçmişte bir karısı ölüp iki çocuk bırakmış bundan sonra Esma ve Hacer adlı iki kadınla evlenmiş zengin ama yemeyen bir adamdır. Kendisi cimri olup para biriktiren biridir. Bu yüzden de karılarına da pek iyi bakmaz. Kerim ağa günün birinde çok kötü hastalanır yataklara düşer. Öyle ki karıları onun altına temizler. Ve günün birinde de gece ansızın ölüverir. Büyük karısı Hacer o öldükten sonra ona söver. O varken doğru düzgün karnının doymadığından bile şikâyet eder. Onun üstünü iyice arar ve iki anahtar bulur. Bu anahtarla sandıkları açtığında da değerli bir şey göremez. Anlaşılan odur ki Kerim Ağa biriktirdiği paraları bir yerlere gömmüştür kadınlar da evi baştan ayağa arayıp buldukları her değerli şeyi kendi aralarında paylaşırlar. Kadınlar kileri açıp oradan yemek için istedikleri he şeyi çıkarıp bu anın zevkini çıkarırlar ve sabaha doğru dışarı çıkıp feryat etmeye başlarlar kerim ağanın ölüsünü köye haber vermek için.
SULFATA
Genç bir çocuk ve kadın birbirlerini sever ve âşık olurlar. Ancak aileleri kabul etmezler. Çocuk da kızı kaçırır, eve getirir. Ama bu genç adam askere gider. O askerdeyken bu genç adamın babası kıza bakamayacağı bahanesi ile onu kovar. Kadın oradan oraya sürüklenir. Adam askerden döndüğünde işleri yoluna koyar. Kendine bahçe bağ yapar. Kuyu kazar. Ama kadın sıtmaya yakalanmıştır. Onu sıtmayla mücadele dispanserine götürür. Ama bir sonuç elde etmez. Her defasında kadının bir şeyinin olmadığını iddia ederler. Bu sefer de kadını belediye doktoruna götürürler ama bu doktorda kadının sıtmalı olduğunu o dispansere gitmesi gerektiğini söyler. Adam onlarca defa kadını sırtında zar zor sıtma dispanserine götürse de her defasında oradaki doktor ona bakmayı reddedip kendilerini numara yaptığını böylece bedava ilaç alacaklarını söyler. Adam ise çaresiz, karısı her gün sıtma nöbetleri geçirip durur.
HASANBOĞULDU
Ovalı adamın Yörük bir arkadaşı vardır ve bu Yörük çok uzak bir obadandır. Adam arkadaşını ziyaret etmek ister. Ama obaya gitmek için dağ bayır gitmesi lazımdır. Şansa ki adamın gitmeyi istediği anda o obaya gitmekte olan bir Yörük bir kızla karşılaşır. Yolda çağlayanların olduğu bir yere giderler ve kız adama buranın hikâyesini anlatır. Çok zaman önce Hasan adında ovalı bir delikanlı ile Emine adlı bir obalı kız birbirlerine âşık olurlar. Ancak biri dağlı diğeri ovalı olduğu için kavuşmaları kendilerince çok zor olarak görülmektedir. Ama Hasan sevdasına yenik düşer. İllaki Emine’ye kavuşmak ister. Gerekirse kendisinin de obada yaşamaya başlayacağını söyler. Ama Emine Hasan’ın obada yaşamaya katlanamayacağını düşündüğü için buna olumsuz bakar. Derken Emine ana babasına obasına danışır. En sonunda karar verilir ki Hasan ovadan 40 okkalık bir tuz çuvalını sırtında taşıyarak hiç dinlenmeden obaya kadar getirebilirse evlenmelerine müsaade edilecek. Ama tabi ki şartlar Hasan için çok zorlu olduğu için bunu başaramaz. Kız da çuvalı tek başına yüklenerek obasına kadar götürür. Hasan o çağlayan orada kalmış ve kendini sulara bırakmıştır. Obasına dönen kız da sürekli Hasan’ın sesini duyduğunu söyler. Obasından oraya tekrar gelir ve o da orda kendini asar.