Bu sayfamızda aşk üzerine yazdığı kitaplarla ünlü Kahraman Tazeoğlu’nun en güzel sözlerini sizler için hazırladık. Bu sayfamızdaki anlamlı Kahraman Tazeoğlu Sözlerini baştan sonuna kadar okumanızı tavsiye ederiz. Ayrıca bu sayfamızdaki Kahraman Tazeoğlu Aşk Sözlerini facebook, twitter, instagram ve whatsapp yoluyla tüm sevdiklerinizle paylaşabilirsiniz.Kahraman Tazeoğlu Aşk Sözleri, Kahraman Tazeoğlu Sözleri Facebook, Anlamlı Kahraman Tazeoğlu Sözleri, Etkileyici Kahraman Tazeoğlu Sözleri, Kısa Kahraman Tazeoğlu Sözleri, Yeni Kahraman Tazeoğlu Sözleri, Kahraman Tazeoğlu Sözleri
Kahraman Tazeoğlu Sözleri
Kahraman Tazeoğlu Sözleri |
Anladım ki: herkesin kendine göre bir boşluğu var, anladım ki her boşluk bir başkasının ki ile dolar.
İçinden geçiyor parmaklarım karanlıkta mum gibi. Sana yazıldıkça eriyor..
Gittiğinde ben Yıkıldım Ama şimdi Ayaktayım Gittiğin Yerde kal Seni Kalbimden Çıkardım…
Bir yastığın altına sakladım seni acım olduğunda omzuna yaslayıp gene senle uyuyup senle uyanıyorum.
Bugün bizi beraber görenler yarın “kimdi o” diye sorarlarsa, beni detaylı anlatma. Kısaca “ömrümün geri kalanı” dersin.
Gece biz, mevsimler biz, tedirgin biz, “ihanet” bütün benliğiyle “sen”l
Hiç buluşmadığımız bir yerde hiç bilmediğin bir saatte seni bekliyorum. Gelmen pekte anlam ifade etmiyor. Ben seni beklemeyi hala çok seviyorum..
Seni bir “anı” olsun diye sevmedim ve hiç aldatmadım.
Acımasız olan sendin sevdiğim. Ben seninle birlikte ölebileceğimiz günü düşlerken, bensiz yaşayabilen sendin sevdiğim. Bak sana hâlâ sevdiğim diyorum; çünkü ben seni içimden terk etmedim. Çünkü ben seni intihar etmedim. Çünkü ben uğruna ölebileceğimi sandığım biri için yaşadım hep!
Verdiğin geçici rahatsızlık için ömür dilerim senden sadece “ben sana ne yapımların kaldı bak bu ucube caddelerde susmanın onaylamak olduğunu hatırlattığın bir gecede BENİ SUSARKEN BÖLME!
Karşımda bir adam var şu anda; güncesine düştüğü mayınlı satırlarla benli zamanların izini süren. Sen ki bir dar zaman mutluluğuydun yüreğime sızıveren. Ben ki yüreğinin kıyısında taşıdığın uçuruma dokunabilen ilk kadın!
Ben bu şehirde en çok seni sevdim…
Karşısında oturup izliyorum, O ağlıyor ben ölüyorum..
Severken “biz” giderken “sen” ve “ben” kalırken iki “aşk yoksunu”. “Aşk iki kişiden birinin yokluğudur!” anlayışında mermer sertliği deli aklı sara nöbeti. Oysa varsan vardı aşk ve yoksan yoktu her şey. Ve her şey en çok sen yokken hiçbir şeydi
Karnıma avuçlarımla bastırsam sensizliğe doyar mıyım sence..
Susardın ve kar yağardı Gözlerinde başlardı gece Yarım kalmış kitaplarda biterdi. Alnımızda bilenen kör bir bıçaktı zaman Kırılmış aynalardı..
Usta! Hiçbir gidiş aşk kadar suçüstü yakalanmıyor kalbe.
Beni tutsa tutsa gözlerin tutar ayakta Beni yıksa yıksa gözlerin yerle bir eder Bir açarsın ki mutluyum Bir kaparsın her şey elimden gitmiş.
Ben sana yenilmek için sevdim seni. Hayallerime yakıştığın için sevdim. Ama artık gitme vakti. Duymadığın sesimi sana emanet ederek, acılarıma yokluğunu ekleyerek ve nereye gidersem gideyim seninle kalarak gitme vakti…
En çok sana yakıştırdığım için aşkı, ‘’AŞKIM’’ diyeceğim yeniden. AŞKIM seviyorum seni..
Lütfen bu kadar acımasız olma.
Ne gerek vardı sana sensiz de yalnız kalırdım. Ben zaten sen olmadan da ağlardım isteseydim eğer. Ne gerek vardı sana. Ne gerek vardı yokluğuna.
..bir insanın bir insana verebileceği en değerli şeyi “yalnızlığı” bana verdiğini şimdi daha iyi anlıyorum beni kalmaya mahkum eden bir yola nasıl sevdalandığımı da..
Birbirimize birkaç aşk kadar, geç kalmış olmasaydık…”eğer kaybetme korkum olmadan sahip olabilir miydim sana?
Çünkü ayrılıklar da sevdaya dahil, Çünkü ayrılanlar hala sevgili..
Yokluğunun iki yakasını bir araya getirip; Varlığını ilikler misin ömrüme..
Gelişi güzel ayrılıklardı benimki.. Senin kadar esaslı, hiç gitmedim senden.
Gözyaşların süzülüyor saçlarına doğru. Her bir damla dağlıyor beni. Bin parçaya ayrılmış bedenimin tek bir parçası bile dokunamıyor sana. Öyle uzağındayım ki.
Aklım kara kış ellerim seni üşüyor bugün günlerden soğuk..
Şimdiyi yok saymak, yarını ertelemek ve fotoğrafların sınırlı karelerinde, senli dünleri yaşamak da, yalnızca, yalnızken yapılacak akıl karı bir deliliktir ve delilik, yalnızlığın en yalın tanımıdır!
Anne bak yine terli aşk içtim. Ateşim düşmüyor yârin yüreğine.
Diyorlar ki küsme aşka daha kimler gelecek kimler geçecek Bilmiyorlar ki en son giden her şeyimi götürdü.. Bilmiyorlar ki en son giden daha sonra gelecekleri bile götürdü..
Aramadığın yerlerde olmayı seçiyorum nedense. Karşılaşma ihtimalimizin olmadığı… Olamayacağı… İlk ışıktan sağa dönüyorum hep. Senden değil, seninle karşılaşmaktan korkuyorum
Öldüm ulan ölmekten! Kapatsana gözlerimi.
Siz bayım… Evet siz… Benimsiniz(!)
Elbette unuturum sonunda en fazla bir mevsim ağlarım alışırım yalancı baharlara ama yine de biri beni kandırsın yokluğunda… ne desem kar yağıyor
Hiç kimsenin iyi gelmediği yerden sarıyorsun yaralarımı. Hiç kimsenin dokunamadığı yerden kanatıyorsun sonra.
Sana diyorum sevgili. Öle-mez-sin. Kendini öldürmene izin veremem. Sendeki “ seni “ öldürebilirsin lakin sendeki beni öldü-re-mez-sin Çünkü ben sana “ hayat “ dedim. Çünkü ben sana “ umut “ dedim.
Çok vagonlu bir trende her istasyonda yeniden başlayan çok seferli bir yolculuktur yalnızlık! Yalnızlık sana gelirken yolları günlerin ardında bitirmek; senden giderken yollarda “ömrümü” bitirmektir
Eğer insan unutmak istemezse, bir günü bile hatırlar on yıl sonra… Ve unutmak isteyen, bir günde unutur on yılı…
Yolumdan dönemediğim için değil, seninle hiçbir yolda yürüyemeyeceğimi bildiğim için gidiyorum. Yeryüzünün bütün aşkları senin ve beni unutabilirsin!
İnsanın içi ağrır mı hiç? Ağrıyor işte…
Beş dakika daha ”kal”. biraz seveyim sonra ben giderim yemin ederim.
Sevdiğim bütün yüzleri üst üste koyduğumda bile onun yüzü kadar güzel bir şey çıkmıyordu ortaya.
Biliyorum “yarın yeni bir gün doğacak” hikayeleri, inananı kanatır ancak. O yüzdendir sadaka vaatlere tenezzül etmeyişim..
Bir şairin dediği gibi; ”başka anlamlar arama gerek yok! katlandığım kadar seviyorum seni gerçek bu..” evet bu!
Ne içimden terk edebiliyorum seni ne de terk ettirebiliyorum sana içimi!
Oysa senden tek bir damla istemiştim; sana kocaman bir deniz sunmak için..
“Gitmeni istemiştim, kalışına bayram etmeye hazırken. Hemen gitse demiştim, bir daha ne zaman geleceğini hesaplarken”.
“Gittin… Asla gidemem” diyendin ve ben bilirdim asıl gidenlerin “asla” diyenler olduğunu…
Yalnızca ‘sol’ anahtarı olanlar mı kalp çalabilir? Seviyorum anlıyor musun? Kırgınım. Gidişin değil, kırılmışlığım batıyor avuçlarıma. Üzgünüm, ‘Biraz daha kal’ diyemediğim için sana. Yalnızım, anlayabiliyor musun korunmasızlığımı? Ve hissedebilir misin hiç sarılmadan savunmasızlığımı? Ö(z)lüyorum sadece, Aldırma…
Rast gele sevilmiş değildin ki rest çekilip gidilesin.
Bana beni aratıp kendini bulduran yar…O kadar sıkı ki boşluğun şimdi senin boşluğunu hiçbir boşluk kandıramayacak.
yetişin nefesim bitiyor yetişin bana kuşlar ya özgürlük adına ya sevda hatırına.
Sol yanıma yatsam seni uyusam hep rüyada kalsam.
Sen bir kitap kapağı gibi kapamışken adımı ben her sözcükte seni okuyorum harf harf.
Bir otobüs aşkıydı belki bizimkisi benim yolum “son durak” seninkisi “müsait bir yer”di.
Ey hüznü yüzünde gülücük diye taşıyan kız! Hep kendine mi saklarsın çocukluğunu.
Evdeki bayat ekmek gibiydin. Ben sana nimet deyip başımın üstünde tutarken, sen gidip başkalarının çöplüğünde küflenmeyi tercih ettin..
Aşka inanmak kendini sevmektir yüzündeki ünlemi bozmadan. Bilmez misin? Sana aşkın iki kişilik bir yalan olduğunu öğretmediler mi? Neden her seferinde kanıyorsun öyleyse?
Sevda böylemi acıtır Anne:/..
Bence sen aşkı sadece “çok sevmek” olarak algılıyorsun. Oysa karşılıklı sevmektir aşk.
Sen benim görmek için bakmaya gerek bile duymadığım ezberimsin.
Bana geldiğin yol aşk izlerinle doluydu. Bir dolu aşkın izini örtüyordu şiirlerin. Gelmek eylemi pörsümüştü adımlarında Oysa ben gelişini “milat” sayacak kadar başlıyordum aşka.
Affet Bende sevgiler mevsimlik değil öyle hiçbir saat dilimiyle kıyaslayamam düşlerimi. Sığdıramam ki seni bir ömre.
Kalbimde uyu ayrılığı geçelim. Kapat gözlerini ‘aşk’ a varınca söylerim.
Bir kâğıda sığar mı bir yürek? Ya da bir yürek kadar büyük olabilir mi bir kâğıt? Daha sana yaralarımı göstermedim. Kaldı ki ben Senden önce kendime tehlikeyim.
Sen kokulu bakmayınca görmeyi de unutmuş bu eller..
Şüpheleriniz beynimi kemirirken ‘senaryo yazıyorsun’ dediniz. Şüpheleriniz içimi çürütürken ‘zaman’ dediniz. Şüpheleriniz artık belimi bükerken yüzüme kapılar çarptınız! Beni kendi gözümden düşürdünüz. Acı çekiyordum. Ne acı ki acı çektiğimi canınızı yaktığımda anladınız. Ve daha acı ki sizin canınız yanınca benim canım daha çok yandı
Ve başıboş hüzün sokağında yüreğime söylediğim en doğru yalan oldun başıboş sonu boş
Acının yan etkisi, güçlü bir karakter armağan etmesidir size…
“Ben hiç mutluluktan delirmedim ama delirmekten mutluyum”.
İdama giderken hislerim, güneşim yüzünü görmeyi bekledim hep. Kalemi kırık bir aşkı mühürledim yüreğime. ?unuttum? diye haykırırken bile unutmadığımı ispatlıyordum kendime.
Adını sen koydum sonbaharın, bir musallaya koyar gibi başımı ….
Sen sevdana baş aktör değil provasız aşklarına figüran arıyorsun.
Düş düşlerimden sevgili..
Aşk bir bakış acısıdır çünkü her aşk kendini tüketerek çoğalır.