Kalbin paslanmasi iki seyledir; Gaflet ve Günah. Cilasida iki seyledir;istigfar ve zikir.
Ehil olmayanlara sabretmek ehil olanları parlatır.
Akıl padişahı kafesi kırdı mı, kuşların her biri bir yöne uçar.
Güneşin ışığı pisliğe vursa bile pislenmez, ışıktır o.
İstediğin kadar inançlıyım de namaz kıl, sadaka ver. Umut verip, güven aşılayıp da yarıyolda bıraktığın insanın gönül sadakasını her iki dünyada da veremezsin.
Aşk nedir, bilmiyorsan gecelere sor, şu sapsarı yüzlere, şu kupkuru dudaklara sor.
Tam inanç aynası kesilen kişi, kendini görse bile, Tanrı’yı görmüş olur.
Açlık, ilaçların padişahıdır. Hekimler niye perhiz verir düşünsene.
Her zaman doğruyu söyle, ama her zaman her doğruyu değil.
Aslında tesbih, seccade, tevbe, sofuluk, günahtan sakınma, bunların hepsi yolun başıdır. Hak yolcusu aldandı da bunları varacağı konak sandı.
Nasıl olur da deniz, köpeğin ağzından pislenir, nasıl olur da güneş üflemekle söner?
Açlık, ilaçların padişahıdır. Hekimler niye perhiz verir düşünsene.
Allah ile olduktan sonra ölüm de, ömür de hoştur.
Göz iki, kulak iki, ağzımız ise tektir. Çok görüp, çok dinleyip, az konuşmak gerekir.
Aşk dediğin ya Allah’tan gelmeli. Ya Allah için olmalı. Ya da Allah’a ulaştırmalı; yoksa yerle bir olmalı.
Dinleyen söyleyenden daha iyi anlar.
Allah için çalışınız. lillah, livechillah, lieclillah rızası dairesinde hareket ediniz. o vakit sizin ömrünüzün dakikaları, seneler hükmüne geçer.
Nihayetsiz hacat-ı insaniyeyi ihsan edecek, ancak nihayetsiz bir kudret ve muhit bir ilim sahibi olabilir. öyle ise, mabudiyete layık yalnız odur.
Ey insan! senin nokta-i istinadın, ancak ve ancak Allah’a olan imandır.
Felsefe, herşeyi çirkin, korkunç gösteren siyah bir gözlüktür. iman ise, herşeyi güzel, ünsiyetli gösteren şeffaf, berrak, nurani bir gözlüktür.
Dua edileceği vakit, istiğfar ile manevi temizlenmeli; sonra, makbul bir dua olan salavat-ı şerifeyi şefaatçi gibi zikretmeli ve ahirde yine salavat getirmeli. çünkü, iki makbul duanın ortasında bir dua makbul olur.
Zekatı vermeyenin herhalde elinden zekat kadar bir mal çıkacak; ya lüzumsuz yerlere verecektir, ya bir musibet gelip alacaktır.
İnsan, ebed için yaratılmıştır. onun hakiki lezzetleri, ancak marifetullah, muhabbetullah, ilim gibi umur-u ebediyededir.
‘Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselam ferman etmiş: ‘ben ve benden evvel gelen peygamberlerin en ziyade faziletli ve kıymetli sözleri, ‘la ilahe illAllah’ kelamıdır.’
Tembellikle namazı terk eden veyahut kıymetini bilmeyen, ne kadar cahil, ne derece hasir, ne kadar zararlı olduğunu bilahare anlar, ama iş işten geçer.
Sizin hanenizdeki masum evladlarınızla masumane sohbet, yüzer sinemadan daha ziyade zevklidir.
Madem iman gibi hadsiz derecede kıymetdar bir nimet bizde vardır; ihtiyarlık da hoştur, hastalık da hoştur, vefat da hoştur.
Azametli bahtsız bir kıt’anın, şanlı tali’siz bir devletin, değerli sahipsiz bir kavi reçetesi; ittihad-ı islamdır.
Öyle ise biz daima, (elahmdulillahi alattaati vettevfik -2-) demeliyiz ve müslüman olduğumuza şükretmeliyiz. 2-emirlerine itaate ve hayırlı işlerde başarıya ulaştırdığı için Allah’a hamd olsun.
Helal dairesi geniştir, keyfe kafi gelir. harama girmeye hiç lüzum yoktur.
Esbaba tesir-i hakiki verilmemiş; vahdet ve celal öyle ister. lakin, mülk cihetinde, esbab dest-i kudrete perde olmuştur; izzet ve azamet öyle ister-ta, nazar-ı zahirde, dest-i kudret mülk cihetindeki umur-u hasise ile mübaşir görülmesin.
Ziya ile mevcudat görünür; hayat ile mevcudatın varlığı bilinir. Herbirisi birer keşşaftır.
Madem nefsim emmaredir. nefsini ıslah etmeyen başkasını ıslah edemez. öyle ise nefsimden başlarım.
Ey ahiretini düşünen hasta! hastalık, sabun gibi, günahların kirlerini yıkar, temizler. hastalıklar keffaretü’z-zünub olduğu hadis-i sahihle sabittir.
Küremiz hayvana benziyor, asar-ı hayat gösteriyor. acaba yumurta kadar küçülse, bir nevi hayvan olmayacak mıdır? veya bir mikrop küremiz kadar büyüse, ona benzemeyecek midir? hayatı varsa, ruhu da vardır. alem, insan kadar küçülse, yıldızları zerrat ve cevahir-i ferdiye hükmüne geçse; o da bir hayvan-ı zişuur olmayacak mıdır? Allah’ın böyle çok hayvanları var.
Arzı ve bütün nücum ve şümusu tesbih taneleri gibi kaldıracak ve çevirecek kuvvetli bir ele malik olmayan kimse, kainatta dava-yı halk ve iddiayı icad edemez. Zira herşey herşeyle bağlıdır.
Mazide şükrünü eda etmediğin nimetlerin şükrünü kaza etmek lazımdır.
Misafir olan kimse, beraberce getiremediği birşeye kalbini bağlamaz.
Dost istersen Allah yeter. evet, o dost ise herşey dosttur.
“Lezzetleri tahrip edip acılaştıran ölümü çok zikrediniz” (hadisi şerif: tirmizi, zühd: 4, kıyamet: 26; nesai, cenaiz: 3; ibni mace, zühd: 31; el-hakim, el-müstedrek, 4:321.)
Her hakiki hasenat gibi, cesaretin dahi menbaı imandır, ubudiyettir.
Ölümün hakikatini gören kamil insanlar, ölümü sevmişler. daha ölüm gelmeden ölmek istemişler.
Mevt (ölüm) ile cesed dağılır, ruh baki kalır.
Sizdeki gençlik katiyen gidecek. eğer siz daire-i meşruada kalmazsanız, o gençlik zayi olup başınıza hem dünyada, hem kabirde, hem ahirette kendi lezzetinden çok ziyade belalar ve elemler getirecek. eğer terbiye-i islamiye ile, o gençlik nimetine karşı bir şükür olarak, iffet ve namusluluk ve taatte sarf etseniz, o gençlik manen baki kalacak ve ebedi bir gençlik kazanmasına sebep olacak.
Hastaların kalbini hoşnud etmek, teselli vermek, mühim bir sadaka hükmüne geçer.
Gururu bırak, aczini anla. malikini tanı, vazifeni bil, dünyaya niçin geldiğini öğren.
İnsan fıtraten mükerrem olduğundan, hakkı arıyor. bazen batıl eline gelir; hak zannederek koynunda saklar. hakikati kazarken, ihtiyarsız, dalalet başına düşer; hakikat zannederek kafasına giydiriyor.
Gül ve çiçeklerin yüzlerini güzelleştiren zat, nasıl o güzel yüzlere arılardan, bülbüllerden istihsan aşıkları icad etmesin? ve güzellerin güzel yüzlerinde güzelliği yaratan, elbette o güzelliğe müştakları da yaratır.